Çağımızın en önemli sorunu, insanlık tarihinin üzerinden nice yıllar geçmesine rağmen insani bir sistemin varedilememesidir. İdeolojiler bir arayıştı ancak çağ karşısında yetersiz kaldılar. Çağın ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeni bir ideoloji de üretilemedi.
Dinler ise; çağın sorunlarına gözlerini kapatıp asırlar öncesinin ezberlerini toplumlara dikte etmeye çalıştılar.
Bugün insanlık en modern halinden, en ilkeline kadar mutsuz, huzursuz ve bu hal içerisinde kıvranıp duruyor.
Geldiğimiz noktada; insanlığa en iyi model olarak sunulan demokrasi, kapitalizmin çeşitli versiyonlarına gebe bir sistem görüntüsüyle çok yönlü olarak insanlığı içinden çıkılmaz bir cendereye sokuyor. Yeni bir arayış yok ve insanlık demokrasi adlı bu sihirli kara büyüye teslim olmuş durumda.! Mevcut tablo gelecekte bizleri çok daha büyük yıkımların beklediğini ortaya koymuş durumda. Nüfusu azaltarak sorun çözme hesapları içerisindeki modern dünya insanlığı tehdit etmeyi sürdürecek. Başımıza yeni belalar örecekler. Lüks ve sefaletin kol kola gezdiği dünyada insanlık bir de yaşayabilme savaşı verecek!
Bu gidişatı kestirmek için astrolojiye, modern fallara ihtiyaç yok. Dünyayı kapatan şu pandemi bize geleceğin pencerelerini de açtı. Neler yaşayabileceğimizi gösterdi.
Sistemler, yönetimler bir oyuncak gibi sağa, sola savruluyor, karanlıklar prensesinin tiyatrosunda rol alıyorlar. O çok övdüğümüz Avrupa’nın, ABD’nin yöneticilerine bakınız; hepsi de gelecek senaryoların figüranı gibiler..
Evet, gelecek umutsuz..
Hala asırlar öncesinin sorusuyla karşı karşıyayız;
İnsanlığı düştüğü çukurdan çıkarmak için, ne yapmalı, nereden başlamalı?