“Kişinin Himmeti Milleti İse, O Kişi Tek Başına Bir Millettir” B.Z
Önümüzde yerel seçimler var.
Atfedilen önem verilen mücadelenin şeklinden belli oluyor.
Siyasi Partilerimiz doğal olarak kendi felsefelerini,programlarını benimsemiş adaylarla yola çıkarken çeşitli nedenlerle her hangi bir partiyi destekleyenler de çeşitli yollarla bu sürece müdahil oluyorlar.
Siyasi propagandayı yasal zeminde yürüten siyasi partilerimiz kanuni yollarla belediyelerdeki yönetimlere talip olurken çeşitli guruplar,cemaatler, STSK lar kerhen desteklemek suretiyle bu sürece bir şekilde katılmış oluyorlar.
Ülkemiz milyonlarca memurla yönetiliyor.
Herkesin bir siyasi görüşü var elbette.
Ama STK’lar cemaatler, memurlar doğrudan doğruya ve aleni bir şekilde taraf olamazlar. Çünkü bu saydığım gurupların bazılarının işlevleri,görevleri kanunla düzenlenmiş, bazılarının da bu sürece doğrudan müdahalesi çok değişik yasalarla önlenmeye çalışılmıştır.
Bu saydığım kesimlerin doğrudan doğruya siyasete angaje olmaları çok büyük sakıncalar doğurur.
17 Aralıkta başlayan süreç bu sakıncayı ortaya koymuş, dünyada yaşanan krize rağmen önemli başarılar elde eden siyasi ve ekonomik ortam bir anda altüst olmuştur.
Gelişen Türkiye ekonomisi,siyaseti sıçrama yaptığı dönemlerde yolsuzluk baş belası olarak karşımıza çıkmıştır.
Bunu ANAP zamanından çok iyi biliyorum. Katlanarak büyüyen siyasi ve ekonomik gelişmeler pusuda bekleyen yolsuzluğa meyilli insanlara çok geniş alanlar açmıştır.
Bunlarla mücadele 17 Aralık türevleri ve yöntemleri ile olamaz.
Bu top yekun bir anlayışla ve kanun hakimiyetinin tesis edilmesi ile önlenebilir.
Siyasi çıkar amaçlı yolsuzlukla mücadele yaradan çok zarar verir. Sapla saman bir birine karışır toz duman arasında ülkemiz çok şey kaybeder.
Hele bu siyasi erki halka rağmen tamamen kuşatma gibi çok sakat bir mantığa hizmet etmek için yapılırsa bugün yaşadığımız tablolardan daha ağırları ile karşılaşabiliriz.
Mücadele siyasi olunca siyasilerin tedbir alması kaçınılmaz oluyor.
Eğer yolsuzluk varsa, araya kaynayıp gidebilir.
Bundan hem halkımız, hem de ülkemiz zarar görür. Sistem dejenere olur ve asla kapanmayacak yaralar açılır…
İktidarı yasal ve meşru yollardan değiştirme varken, yasal olmayan başka yollarla bunu sağlamaya çalışmak, yolsuzlukla mücadeleyi perdeleyen çok önemli bir hatayı beraberinde getirir.
Din adına verilen mücadele siyasete angaje edilirse yaradan çok zarar verir.
Bu bilenen gerçeklerin adı asla ve asla yolsuzlukla mücadele değildir,olamaz.
Yolsuzlukla mücadelenin din ayağı bu konuda uzman din alimlerinin dinimizin gereklerini çok iyi anlatmalarından öteye geçemez.
Ülkemizin ve Rizemizin birinci önceliği işsizliktir. İssizlik, kaynakların doğru kullanılması ile önlenebilir.
Yerel seçimler üzerinden işsizliğe çare aramak beyhudedir.
Çünkü, belediyelerin birinci görevi alt yapı mesellerini halletmek, ikinci ve en önemli görevleri sosyal sorumluluk projeleri kapsamında halkı yönetime ortak etmektir.
Siyasi iktidarı değiştirmenin yolu yerel seçimler değil, genel seçimlerdir.
Yukarıda sıraladığım nedenlerden dolayı hizmet hareketinin başlattığı mücadelenin rengi ve deseni açığa çıkıyor.
Ülkemizi kana bulayan PKK yıllarca batıda korunup kollanmadı mı?
Orada kendilerine tesis edilen yaşam alanlarında filizlenmediler mi?
Peki, her zaman ve her an verdiği vaazlarla evlerimize konuk olan sayın Fettullah GÜLEN hoca efendi ne yapıyor Amerika’da ve neden ülkemize gelmiyor?
Hasta olması hikayedir. Oradan daha iyi dine hizmet eder koca bir yalandır.
O nedenle dershanelerin mantıksız gibi görülen kapatılmaları konusunun halledilmesi, mantıklı bir çerçeveye oturtulması , yolsuzlukların önlenmesi 17 Aralık türü operasyonları haklı çıkaramaz.
Bunun bilinmesine rağmen ülkeyi krize sürükleyecek bu ağır girişimin yapılması güçlü şüpheleri beraberinde getirmiştir.
Yolsuzlukla işine geldiği zaman mücadele başlatmak da yanlıştır, dine Hıristiyan bir ülkeden, onların kontrolünde bir şatodan hizmet etmek de yanlıştır.
Bu temel yanlışların iktidar erkini elinde bulunduran hükumete mesnetsiz ve gereksiz bir zamanda yapılması kontrolsüz bir şekilde kendini savunma refleksini geliştirmiştir.
Çıkarılan kanunlarla ve ortaya konulan mücadele yöntemleri ile belki çok gerekli devletin bekası sağlanıyor ama bir yandan da yolsuzlukla mücadelenin önemli ayakları yok ediliyor.
Hükümetlerin yasal olmayan yollardan düşürülmeye çalışılması dün de bazı şeylerin üstünün örtülmesine sebep oldu, bugün de çok daha değişik olayların güme gitmesine sebep olacak.
Başbakan dün akşam “tek bayrak tek dil” dedi.
Ben zorunu anladım.
Sayın Fettüllah GÜLEN’e gönülden bağlı binlerce insan değil ama ona çok yakın ağabeyler “yine mi” diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Bundan eminim artık.
Çünkü ülkemizin çıkarına değil, Amerika’nın bugünlük önlenemeyen gücüne hizmet ettiklerini adım gibi biliyorum.
Sevgi ve saygılarımla….