82

Herkesin hayatında önemli rakamlar vardır. Kimi bu rakamların uğuruna kimi de bu rakamların bir anlamı olduğuna inanır. Siyasetin dilinde de bazı rakamlar ya da tarihler söz konusudur. 27 Mayıs, 28 Şubat, 15 Temmuz gibi… Fakat belki çok kişinin hafızasında yer almayan bir rakam daha var ki bu rakam, sosyo – kültürel hayatımız açısından da çok önemlidir. “82” …

Ne yazık ki bu rakamın değeri özellikle toplumun her katmanı için tam olarak anlaşılmadı. En son bu rakamı gündeme getiren MHP Genel Başkanı Bahçeli oldu. Bence 82 aslında bir vizyon, daha net anlaşılması için Lozan öncesi belirlediğimiz Misak-ı Milli ve hatta gönlümüzde yer alan ve sınırları olmayan turan anlayışıdır. Bu anlayış kimileri için ülküdür, kimileri için İslam’dır, kimileri için insandır yani vicdandır. Yakın tarihimize baktığımız zaman ise 82 vizyonu bize şu karakteri sunar ve tarihimizin sorumluluklarını bir kez daha bize hatırlatır. Peki nedir bu vizyon?

Bu vizyonu oluştururken hem biyolojik hem de psikolojik bir süreç içerisinde değerlendirmek isabetli olacaktır. Çünkü Orta Asya’dan başlayan tarih yolculuğumuza katkı sağlayan onlarca unsur olmuştur. Bu unsurları yolculuğumuzun geçtiği her toprak parçası rasyonel derecede etkilemiştir. Dolayısıyla sadece kendi başladığımız yeri değil ulaştığımız yeri de kendi medeniyetimiz içerisinde değerlendirmek gerekir. Yoksa sadece parmağın kendisi ile ilgilenmiş oluruz gösterdiği yeri ıskalarız. Son zamanlarda medeniyetimizi tek bir yüzyıla sığdırmak için özel bir çaba sarf eden belirli bir kesim var. Batının bizi istila ederek tüm kimyamıza müdahale ettiği, kendi değerlerini bizim değerlerimize angaje ederek kendi sosyolojimize nüfuz ettiği son yüzyıl dışında başka bir öğretimiz, olgunluğumuz yok gibi davranmak üç maymunu oynamaktan başka bir durum olmasa gerek.

Tabi batı son dönemde bunları bize yaparken elbet de kendi medeniyet tasavvurumuz yine bir taraftan devam etti. Bu toprakların iki asırdır üretme sıkıntısı olsa da kadim bir medeniyet olmadığımız anlamına gelmez.

Bu yürüyüşün hinterlandına bakarsak her kıtada kendine yer bulacağını göreceğiz. Bu bağlamda bu kadar geniş bir perspektifle bakmamız gereken bir sürece sahip olmamıza rağmen bu günlerde çok dar, etnikçi, mezhepçi ya da ideolojik, sığ bir görüntü vermemiz hepimizi düşündürmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında gündeme getirdiği bu vizyona bir anlamda nefes vermiştir. Cumhurbaşkanı’nın da önceden her platformda özlemini vurguladığı bu vizyona omuz vermesi, dış politikanın önemli bir unsuru haline getirilmesinde, bu ufkun üzerindeki ölü toprağının kalkmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Musul’u 82 ya da Kerkük’ü 83 diye görmek bahsettiğim vizyonun sınırları açısından yeni bir tartışma yaratabilir. Bu bakış da çok sığ bir bakış açısıdır. Medeniyet tasavvuru olan herkesin buradaki kastı; bir kimlik, bir taraf ve bir medeniyet anlayışıdır.

Musul ve Kerkük üzerine özetle konuşulacaksa şunları diyebiliriz: Belki! Hatay’ın referandumla ülkemize katılma sürecini, Musul ve Kerkük’de de yapmak istedik. Buna Şeyh Sait ayaklanması belirli bir derecede engel olsa da başka pozisyonların ve niyetlerin de bu iki yeri referandum sürecine taşıyamamasına neden olduğunu söyleyebiliriz. Lozan’da çözülemeyen bu konu sonrasına bırakılarak onlardan zaten vazgeçilmişti. Her ne kadar kendi çıkarlarımız için Lozan’ı, Mudanya Savaşı sonrasındaki antlaşma olarak görsek de Batı, Lozan’ı Mondros sonrasının antlaşması olarak kabul etmekteydi. Sevr Barış Antlaşması’nı kabul etmemiz neticesinde Lozan Antlaşması gündeme getirilmişti ve biz de Lozan’ı kabul etmiştik. Musul ve Kerkük konusu da devrin yönetimince kendi açılarındaki önem derecesine binaen bir süre ertelenmişti.  Fakat bu erteleme daha sonrası için ne yazık ki bizim lehimize sonuçlanmamıştır. Mustafa Kemal’in Türkler ve Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerler üzerinden bir Misak-ı Milli politikası gütmesi konjonktürel bir durum olmakla beraber kendi tezlerini tutarlı hale getirebilmek için ulus devleti anlayışının haklılığını batıya kabul ettirebilmek amacıyla, Arapların çoğunlukta olduğu yerlerin politikamızın dışına çıkarılması sonucunu da ortaya koymuştur. Bu durum neticesinde tabiri caizse yeni bir Misak-ı Milli kavramı bizim için geçerli olmuştur. Tabi buradaki sınırlar seküler sınırlardır. Fakat, kadim yürüyüşümüzün sınırlarına gelince; Sadece Musul ve Kerkük değil, Süleymaniye, Erbil, Güney Kıbrıs, 12 Adalar, Batum, Kırım ve birçoklarını daha bu sınırların içerisine katmak gerekir. Gönül coğrafyamıza gelince, Arakan Müslümanlarından, Afrika’nın zulüm görmüş halklarına, Filistin’den Ahıska’ya sınırsız bir sınıra yelken açmak gerekir. Bu tarihi sorumluklarımızın farkında olmalıyız. Bu davayı bilen ve güden bir neslin inşası için artık temel atmalıyız.

Takdir edilecektir ki Barış Pınarı veya bir önceki harekâtlarımız sayesinde Orta Doğu’da yeni bir süreç başlattık. Hiçbir toplumu asimile yapmayan bu kutlu yolculuk esnasında bütün toplumlara yaşam hakkı veren medeniyetimiz asaletini terörden boşaltılan yerlerde de yine göstermektedir. Kısa sürede buraların inşası için Türkiye önemli bir rol üstlenmektedir. Yılarca bize düşman olarak yetiştirilen akrabalarımızın ve soy bağlarımızın veya kültürel derinliklerimizin hâlâ bir olduğu bu toprakların gözünü açmak, insanlarının kadim medeniyetimize karşı yanlış ezberlerine format atmak için ülke olarak son dönemde ciddi başarılar sağlamaktayız.

Cerablus’da kendi vali yardımcımız, emniyet müdürümüz ve çeşitli bürokratlarımızın sahne alması, okullarında bizim türkümüzün çalınması 82 değil de nedir. Asla bir işgal değil bir inşadan bahsediyoruz. Bu inşa, değil 82’nin, 1453’ün vizyonunun anahtarıdır. Bu bağlamda ülkemizin dış politikasını konuşurken özellikle bu tasavvura sahip çıkan siyasilere, bürokratlara taraflı tarafsız destek vermeliyiz. Bu bayrağın gölgesinde yaşayan ve tarihi bir yolculukta ortak bir sosyolojiye sahip bütün insanlara bu yolculuğu tekrar hatırlatmak gerekir. Çünkü  Hak ve batıl savaşında bu coğrafyaların hikayesi birbiriyle kesişmekte. Bu birleşmeye engel bir siyasi kimlik gösteren günümüz aydını ve siyasilerine en güzel cevabı Cerablus’da şu an verdik.

SELAM VE DUA İLE…

TANER EROL

HABER BİLGİLERİ
Bu haber 03 Aralık 2019, 05:42 tarihinde Köşe Yazarları, Küçük Manşetler, Manşet, Yazar 15 kategorisinde yayınlandı.
OKUNMA
Bu Haber 283 Kez Okunmuş..
PAYLAŞ
facebook Twitter Frienfeed Twitter Google
ETİKETLER
YORUM YAZIN
Benzer Haberler
MbTasarıM
MUHLAMA KARADENİZ MUTFAĞI
Yazarlarımız
KARADENİZ VİRA FACEBOOK
Resim Galerisi
PUAN DURUMU