Kadın henüz yataktan kalkmış, düşünceli, dalgın, çaydanlığı ocağa koymuştur. Ardı sıra gelen kocası, sabah mahmurluğuyla mutfakta dolanmaktadır.
Kadın:Ay Cavit bir rüya gördüm ki, sorma!
Cavit: E sormuyorum ki zaten!
Kadın:O lâfın gelişi yaa… İnsan bir “hayırdır” der.
Cavit:Yahu “hayırdır” diye sormaya korkuyorum. Ne zaman rüyanı anlatmaya kalksan, içim çekiliyor vallahi!
Kadın:Aaa niye o?
Cavit:Yahu arkadaş, rüya değil, kısa metrajlı film görüyorsun sanki… Dinle dinle, bitmiyor!
Kadın:Yok yok, kısa vallahi. Bi dinle bak!
Cavit(dişlerinin arasından söylenir):Ya sabır, yine başladı!
Kadın:Akşam olmuş, eve gelmişsin, elinde kocaman, kalp şeklinde, pembe, süslü bir kutu…
Cavit: Allah Allah… Ne halt etmişim ben öyle, bayram değil, seyran değil!
Kadın:Ay Cavit ne fenasın, dur bir dinle… Önce bir öpüyorsun, bir öpüyorsun ki beni, hani o ilk evlendiğimiz günlerdeki gibi. Sonra kutuyu bana veriyorsun. (Birden duraklar) Hem niye bayram-seyran değilmiş, yakında Sevgililer Günü yok mu canım, cık cık cık!…
Cavit (can sıkıntısıyla sorar): Eeeeeee…Sonra?
Kadın:Heyecanla kutuyu açıyorum bakıyorum, ama içi boş…Şaşıyorum, kahroluyorum. Ne umut ettiysem artık! (mahsunlaşır…)
Cavit: Anah! Bitti mi? Rüyan bu kadar kısa mı? Sahi mi? İnanamıyorum! Hayıra çıksın, ne diyeyim, kih, kih, kihhh…(duraklar, düşünür, alaylı) Dur bakalım, akşam olsun hayrolsun!
Kadın: Nasıl yani? “Akşam olsun”derken?
Kadın meraklı, düşünceli, mütebessim kalır. Akşam olur, Cavit işten gelir, ama o da ne; onun elinde gerçekten de pembe ve kalp şeklinde irice bir hediye kutusu vardır.
Kadın: Aaa…Hoş geldin…O neee? Rüyaaa…Tıpkı rüyamdaki gibi…
Cavit (onu aniden kucaklar, alelacele öper,geri çekilir): Al işte bildin, bu kutu sana!
Kadın (şaşkın, mutlu): Kalbim temiz vallahi, olacaklar içime doğmuş demek ki. (Birden duraklar, şüpheyle sorar) İçi boş mu yoksa?
Cavit(sırıtır): O kadar da eşşek değiliz herhalde, hıh hıh hıhhh!
Kadın( Heyecanla kutuyu açar, ama hayal kırıklığıyla): Bu ne buuuu, bu ne?
(Kutunun içinde bir kitap vardır, adı da:“Pratik RÜYA TABİRLERİ“dir.)
Cavit (muzaffer bir edayla salona yönelirken, bağırır): Bundan sonra o uzun rüyalarını bana anlatma gözünü seveyim, a ha elinde kitabın,onla paylaş… Hem dedin işte, Sevgililer Günü de yakınmış ya zaten; bak şimdiden kutlamış oldum seni, hah hah hayyyyyyyy!