Şöyle bir soru ile başlayalım: “ Biz kul olarak yağmur duası yaptık, fakat Cenab-ı Hak yağmur vermedi. Duamız kabul olmadı mı demeliyiz?” Kesinlikle hayır…
İkinci bir soru: “Yağmur duası yaparken, niyetimizde yağmur mu olmalı? Yoksa ibadet mi olmalı?” Yine kesinlikle ibadet olmalı…
Neden mi? Gelin mütalaâ edelim…
Öncelikle dua ne demektir?
DUA İBADETTİR. Her ibadetin vakti saati olduğu gibi, DUA İBADETİNİN de bir vakti saati vardır.
Nasıl ki, güneş battığında Akşam Namazı ibadetinin vakti giriyor, biz de Akşam Namazını kılıyoruz; aynen öyle de, yağmursuzluk yani kuraklık ta YAĞMUR DUASI İBADETİNİN vaktidir.
İbadetlerin karşılığı ahirette verileceğinden ve YAĞMUR DUASI DA BİR İBADET olduğundan, onun karşılığı da ahirette verilecektir.
İbadetlerin dünyaya bakan yönleri yok mu? Elbette vardır. Fakat biz onun için ibadet yapmayız! Şayet sadece dünyaya bakan yönünü düşünerek ibadet yaparsak, o ibadet bâtıl olur, yani geçersiz sayılır.
Zaten Cenab-ı Hak, istediği gibi yapar ve yapıyor! Bazen de, biz kullarının dualarını işitmek ve manevi mertebelerimizi yükseltmek için kuraklık yapar, hastalık verir, farklı sıkıntılarla bizleri imtihan eder.
Böyle bir durumla karşılaşınca, Allah bizden ne istiyor konusuna yoğunlaşmalı ve Allah’ın bizi her halde imtihan ettiğini hiçbir zaman unutmamalıyız.
Bediüzzaman Hazretlerinin konumuza ışık tutan şu sözünü nakledelim: “Evet kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Demek dualara cevap veren Zat, bütün mahlûkata hâkimdir.”
Onun için Allah, bütün mahlûkatın özellikle insanların dualarının samimiyet derecelerini değerlendirir ve ona göre icraat yapar. Kalp ve niyetleri bilen yalnız O’dur.
Aslında hiçbir dua boşa gitmez! Allah her dua edenin duasına cevap verir. Ya dünyada verir, ya ahirette… Kulunun yaptığı duanın kalitesine, samimiyetine ve niyetine bakar, ona göre karşılık verir.
Allah ne verirse versin, biz kul olarak verdiğine rıza göstermeliyiz. Bizim için neyin faydalı neyin zararlı olduğunu da yalnız O bilir!
Sonuç olarak, bizim görevimiz, ne zaman hangi DUA İBADETİNİ yapmamız gerektiğini doğru tespit edip, gereğini yapmaktır ve gerisine de karışmamaktır. Şayet sonrasına karışır veya sorgularsak, Allah’ın işine müdahale etmiş ve haddimizi aşmış oluruz.
Duanın en güzel ve en lezzetli bir meyvesi de şudur ki, her şeyi görür, her şeyi bilir, her şeye gücü yeten bir Allah var! Benim sesimi ve isteklerimi de duyar ve benim için en iyisi neyse bilir ve onu bana verir!
Buna tam inanırsak, dualarımız gittikçe artar!
Cenab-ı Hak, DUA İBADETİNİ anlayarak dua etmeyi hepimize nasip eylesin.
Saygılarımla…
Mehmet Emin TOPRAK