RİDEF’te Neler Oluyor (3)
Yazar Bahattin bey kardeşim “Tereciye Tere Satmayalım” diyerek bize bazı göndermeler yaptı. Uzaktan işe karşımanın uygun olmayacağını söyledi açıkça. Bahattin beye göre biz kendimizi Danıştay ve Yargıtay yerine koymaya kalkmıştık.
Pes doğrusu…
Ben mi yanlışım. Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi; Medeni Kanun’un 75. Maddesindeki şartların oluşması nedeniyle üç üyeyi federasyon genel kurulunu toplantıya çağırmak üzere görevlendirmedi mi? Bu görevlendirilen kardeşlerimiz Fatih İslam KARAOĞLU, Musa ABAY ve Hulusi Nurhan BULAK o genel kurulu yönetmedi mi?
Hazırladıkları genel kurul bir yönetim kurulu seçti.
Hiç itirazım yok…
O da güzel…
Bu yönetim ne hikmetse, Mahkemenin kongreyi düzenlemekle görevlendirdiği üç kişiyi, yani Fatih İslam KARAOĞLU, Musa ABAY ve Hulusi Nurhan BULAK’ ı seçti…
Bu arkadaşlarımızdan biri başkan, biri başkan yardımcısı, diğeri de genel sekreter seçildi.
Ne isabet ama!..
12 den vurmak buna denir. Bu mudur tereciye tere satmak?
Şüphesiz ki bu saydığım arkadaşların seçme ve seçilme hakki var. Buna kim itiraz etti ki?
Mahkemece görevlendirilenler değil de, mesela, Pehlivan Uzun başkan, Bahattin Karagöz Başkan Yardımcısı, İdris KANSIZOĞLU da genel sekreter olsa ne kaybederdiniz?
Mahkemenin görevlendirdiği üç kişinin yönetim kademsinin en üst basamağına seçilmesi bir düzen ihtimalini akla getirmiyor mu?
Bunun etik olmadığını söyledim diye, nasıl tereciye tere satar duruma geldim Bahattin bey kardeşim…
Şaibe çağrıştıran bu durum olmasa ve yukarıda belirttiğim varyasyonların bir başka seçenekleri gerçekleşse ve o şekilde süreç işletilse daha güzel olmaz mıydı?
“Genel kurulun iradesi bu şekilde tecelli etti demek, onlar mücadele etti onların seçilmek hakkıdır, seçme ve seçilme hakları var ” demek bana göre tereciye tere satmaktır. Daha şimdiden yaratılan hakim bir grubun dümen suyuna girmek değil midir sizin yaptığınız?…
Terecide değilim derecide değilim. Orada görev yapan eski ve yeni arkadaşlara eşit mesafedeyim. Ama sarf edilen çok ağır sözler açıkçası burada bir dümen veya dümenlerin döndüğü izlenimini verdi bana.
Hesap vermeyenden hesap alınabilir. Bu ülke hukuk devletidir. Bunun yolu da kanunlarda bellidir. O süreçte kim hata yaptıysa umuyorum ki meydana çıkacaktır.
Rize’nin adının kullanıldığı her yerde her işte yorum getirme hakkım vardır.
Ülkemde cereyan eden her hadise ve olaya yorum getirme hakkım var olduğu gibi bu iş içinde görüşlerimi açıkça ve hiçbir menfaat grubunun tesirine kalmadan özgürce yaparım.
Eksik anlayabilirim. Olayı dışarıdan gördüğüm şekli ile yorumluyorum.
Kayyum dedimse bilgi eksikliğindendir. Mahkemenin görevlendirdiği kişiler demem lazımdı.
Bu hata mı bizi tereci yaptı sayın Bahattin bey!..
Tekrar ediyorum, mahkemenin görevlendirdiği kişilerin en üst düzeyde yönetimin başına gelmesi uygun değildir, etik değildir, hatta skandaldır!.. Zenci muamelesi bu yapılandır. Zulüm bu yapılandır. Bunu sorgulamak suç değildir, zulüm değildir.
Çünkü mahkemenin yönet diye görevlendirdiği üç arkadaşımız yönettiği o sürecin sonunda en tepeye otağ kurmuştur. Bu otağ Dede KORKUT’un otağına hiç benzemiyor.
Bu manzara güzel değildir. Bana göre bir çok başarıya beraber imza attığınız işleri bu şekilde berbat etmeye hakkınız yok? Daha tertipli, daha güzel ve düzenli işler yaparsanız gururla sizleri alkışlarım.
Yoksa gidene de gelene de ne gerekiyorsa söylerim.
Son bir cümle…
Basa yönetimi bütün harcamalarının bütün kayıtlarını üyelere dağıtmalıydı.Hesap vermeliydi.Muhalefetteki arkadaşlar da uyduruk seçme ve seçilme oyunlarına girmemeliydiler…
Her iki taraftan zorbalık suçlamaları açıkçası utandırıyor beni. Yani bıraksalar orada birbirini boğazlayacaksınız? Kimse kusura bakmasın, bu Rize’ye hizmet, değil zilletir…
Sevgi ve saygılarımla….

Metin TOPÇU-www.karadenizvira.com

HABER BİLGİLERİ

Bu haber 10 Nisan 2013, 21:45 tarihinde Köşe Yazarları, Yazar 1 kategorisinde yayınlandı.

OKUNMA

Bu Haber 407 Kez Okunmuş..

PAYLAŞ

ETİKETLER

Metin Topçu, www.karadenizvira.com

YORUM YAZIN