TERÖR ÖRGÜTLERİYLE ANLAŞMAK

Ayrılıkçı terör asırlardır dünyanın birçok ülkesinin başına bela olmuş durumda.
Bilhassa ulus devletlerin dünya sahnesinde yer almasıyla birlikte bu tür devletler içindeki (bölgesel) güçlü etnik yapılar kendi devletlerini kurmak için bağlı oldukları devletlerden ayrılmak istiyorlar. Bunun demokratik yollarla, barış yoluyla yapılamayacağına inandıkları zaman da silaha sarılarak ideallerini silah zoruyla gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Demokrasi uygulamaları ne derece gelişmiş olursa olsun ulus devletler içerisinde bu tür mikro milliyetçiliğin önüne geçilemiyor. İşin içine ekonomik nedenler de girdiğinde isyanlar aynı ulus devlet yapısı içerisinde devlete hakim etnisitelerin diğerlerini sömürme iddialarına kadar varıyor. Örneğin; ABD ve İngiltere’de zengin bölgeler otonomi için merkezi idareye her tür baskıyı kuruyorlar.

Ayrılıkçı hareketleri aynı zamanda yıpratıcı unsur olarak kullanan başka devletlerin varlığı da sorunun büyümesine yol açıyor.. Gerekirse bu tip devletler hedef ülkelere yönelik IŞİD gibi vekâlet savaşları yürüten örgütler de kurup, büyütüyorlar..

Ulus Devletler içerisinde ortaya çıkan bu tür ayrılıkçı hareketleri ‘eşit vatandaşlık’ doğrultusunda gelişmiş demokrasi anlayışı içerisinde çözmek isteyen devletler, ayrılıkçı örgütlerle anlaşmalara varmaya çalışıyorlar..
Bu tür çözüm yollarının en doğru yol olduğu, bu yöntemin süreç içerisinde keskin etnik ayrımcılığın ortadan kalkmasını sağladığı bir gerçek. Ancak, bunun için tarafların anlaşmayı istismar etmemesi gerekmekte. Bu istismar örgütler içerisindeki düşünce farklılıklarından olabileceği gibi, dış devletlerin konuya müdahil olmasından kaynaklanması da söz konusu olabilir.

Sonuçta; nedeni ne olursa olsun, anlaşmanın bir şekilde bozulması halinde bundan en çok yararlanan taraf ayrılıkçı taraf olur. Ayrılıkçılar bozulan anlaşmayla güçlerine güç katarken devlet oyuna getirilmenin sancılarını yaşar..

ÇÖZÜM SÜRECİ VE YENİ DÖNEM UZLAŞISI

Hatırlarsak; Büyük umutlarla başlayan çözüm süreci beraberinde devlet otoritesinin gevşemesine yol açtı. Terör örgütü bunu fırsat bilerek yeni alanlar elde etti. Devlet, sonuca ulaşılsın diye birçok şeye göz yumarken, terör örgütünün içerdeki uzantıları yeni mevziler elde edebilmeyi kendilerine hedef yaptılar. Kazandıkları belediyeler eliyle çeşitli gizli faaliyetlerle örgüte yeni zeminler hazırladılar. Böylece, legal partileri daha da güçlendi.
Sonunda; iç ve dış etkiler nedeniyle sürecin kesintiye uğraması bölücü örgüte yaradı. Eskisinden daha güçlü hale geldiler. Özerklik ve Bölgesel ayaklanma yollarına başvurdular.
Bu kez devlet sert yöntemlerle karşılık verdi ve bölücü örgüte büyük darbeler indirdi. Ancak, bu dahi bölücü örgütün legal uzantılarının daha da güçlenmesine engel olamadı.

Özetlemek gerekirse; dış devletlerin kontrolünde olan ayrılıkçı/bölücü örgütler her an anlaşmalardan dönme riski oluştururlar. Onun için devlet her zaman ‘B Planı’nı elinde güçlü tutmak zorunda.

Türkiye, yarım asırdır, dış kaynaklı ayrılıkçı terör belasının olumsuz etkisi altında ve bundan kurtulmak zorunda. Bölgemiz ateş çemberi ve (başta İsrail ve destekçileriyle olmak üzere) her an kendimizi bir savaşın içerisinde bulabiliriz. Bir savaşa tutuşmak durumunda kaldığımızda Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi içimizdeki ayrılıkçılar devlete isyanda tereddüt etmeyeceklerdir. O nedenle şimdiden dış destekli terörün sonlandırılması, bölgede elimizin güçlenmedi gereklidir.

Atılan adımlar bunun içindir ve eminim ki, Türkiye, bu kez herhangi bir istismara eskisinden daha sert yanıt verecektir. Bu kez karşımızda sadece piyonlar değil, onların sahipleri de yer alacaktır..
ABD’nin silah deposu haline getirdiği Suriye PKK’sının atacağı adımlar sürecin nereye evrileceğinin işaretlerini verecektir.
Umarız yeni bir yol kazası yaşanmaz. Zira, terörün destekçisi ABD’nin başında ne yapacağı kestirilemeyen siyonist kuklası bir piskopat var..!
Umudumuz; ülkemizdeki Kürtlerin çoğunluğunun sağ duyulu olmasıdır.

Sağ duyulu Kürtler iyi biliyor ki, 80 ihtilaliyle kök saldırılan PKK, bizden tarihin öcünü almak isteyen her tür örgütün ortak örgütüdür ve örgütün çekirdeğini dış örgütlerle bağlantılı kürtleştirilmiş Ermeniler ve benzerleri oluşturmaktadır.
Maalesef, bazı yanlış politikalar Ermenilerin en büyük hasımları arasında yer alan Kürtlerden bazılarının da bu kirli emellere alet olmasına yol açmıştır.

Bu ülkenin hiçbir ferdi Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Boşnak vs arasında ayrım nedir bilmez. Hiçbirimizin etnik iddiaları olmaz, bu tür şeyler sadece aramızda bir ‘takılma’nın ötesinde bir anlam taşımazdı..
“Lazlar’ın kafası 12’den sonra çalışmaz” türü sözler, temel fıkraları filan nasıl Karadenizlilerce umursanmaz, hatta hoşgörüyle gülünüp geçilirse, Kürtler veya diğerlerine söylenenler de bu tür takılma sayılacak şeylerdi, kimse bunlardan bir ayrımcılık çıkarmaz, herkes birbirini kardeş görürdü.

İnşallah, yine öyle olur, kandırılmışlar, hainlerden ayrılır, Ülkemizde, Bölgemizde kardeşlik duyguları yeniden hakim olur.

Hepimiz buna mecburuz…

HABER BİLGİLERİ
Bu haber 04 Mart 2025, 14:31 tarihinde Genel, Köşe Yazarları, Küçük Manşetler, Yazar 2 kategorisinde yayınlandı.
OKUNMA
Bu Haber 20 Kez Okunmuş..
PAYLAŞ
facebook Twitter Frienfeed Twitter Google
ETİKETLER
YORUM YAZIN

İsim :

E-posta:

WebSite:

Benzer Haberler
MbTasarıM
MUHLAMA KARADENİZ MUTFAĞI
Yazarlarımız
KARADENİZ VİRA FACEBOOK
Resim Galerisi
PUAN DURUMU